13 Şubat 2013 Çarşamba

KENT VE ÇEVRE BİLİMLERİ: KAVRAMLAR – KURUMLAR


KALKINMA AJANSLARI

A. SUBSİDİYARİTE İLKESİ VE KALKINMANIN DEĞİŞEN ANLAMI

Bir ekonominin tam istihdamı ve kaynak dağılımında etkinliği sağlama sorunlarını çözmesinin yanı sıra, ekonomik büyüme ya da ekonomik kalkınmayı da sağlaması beklenmektedir. Ekonomik büyüme ve kalkınma kavramları genellikle birbirleri yerine kullanılmakla birilikte, içerik olarak birbirlerinden farklıdırlar. Ekonomik büyüme, bir ülkede, üretim kapasitesinin ve üretimin artışı yoluyla ulusal gelirin artışını ifade eder. Ekonomik kalkınma ise; ekonomik gelişme yerine kullanılan bir kavramdır. Ekonomik gelişme, bir ülkedeki kişi başına düşen ulusal gelirdeki artışın yanı sıra, söz konusu ülkenin ekonomik ve sosyo-kültürel yapısındaki değişmeleri de içermektedir. Bu bağlamda büyüme kavramı gelişmiş ülkeler için kullanılırken; kalkınma kavramı gelişmekte olan ülkeler için kullanılmaktadır.

XX. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan teknolojik ilerlemeler ve üretim sistemlerindeki değişmelerle beslenen küreselleşme, yönetimsel boyutta bölgeselleşme ve yerelleşmeyi de gündeme getirmiştir. Bu bağamda uluslar arası, ulusal ve yerel düzeylerde yönetimden yönetişime doğru bir değişim gerçekleşmekte, kurumlar ve kuruluşlar arasındaki işbirlikleri her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak, ulusal kalkınma çabalarının yanı sıra bölgelerin ve kentlerin kalkınmasına yönelik stratejilerin yerel düzeylerde belirlenmesi özel bir önem kazanmaktadır.

Küreselleşme süreci ile birlikte yaşanan bölgeselleşme ve yerelleşme süreçleri, devletin merkezi gücünün ve bürokrasi anlayışının sorgulanmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda da ulus devletin yetkilerinin bir kısmının uluslar arası örgütlere bir kısmının da yerel örgütlere devredilmesi öngörülmektedir. Bu gelişmeler, merkezi ve yerel düzeylerde temsil sorunlarının yaşandığı bir ortamda, katılımcı demokrasinin desteklendiği, uygulamaya yönelik kurumlara ve kurallara olan gereksinmeyi arttırmaktadır. Küreselleşme ortamında hiyerarşi ve bağımlılık unsurlarına karşı çıkışa paralel olarak, subsidiyarite ( zirveye rağmen tabanı tercih etme ) ilkesinin ön plana çıkmaktadır.

Subsidiyarite, hizmetlerin halka en yakın düzeyde gerçekleştirilmesi ve daha üst kademelerin ancak alt kademeler bu hizmetleri yerine getirememesi halinde devreye girmesini ön gören bir ilkedir. Esnek bir yapıyı içeren subsidiyarite ilkesi, bir eğilime işaret etmekle birlikte, uygulama konusunda açık kapılar bırakarak yere ve zamana göre değişiklikler gösterilebilmesine olanak tanımaktadır. Subsidiyarite’nin içerdiği hükümler ve kurallar, birer idealdir ve ulaşılması gereken hedefleri tanımlamaktadır. Bu hedeflere ulaşmak için mevzuatın ve uygulamaların bu ilkeye uygun hale getirilmesi gerekmektedir.

Subsidiyarite ilkesi, hizmetlerin halka yakınlaştırılmasının yanı sıra, kararlara halkın katılımının sağlanmasını da içermektedir. Bu bağlamda, üst kademelerin alt kademelere özerkliliklerini özendirici destek vermesinin yanı sıra yerel birimlerin karar verme yetkilerinin genişlemesini hedeflemektedir. Böylece her hizmetin merkezden planlanmasının ve  finanse edilmesinin önüne geçilmek istenmektedir. Her hizmetin etkin ve verimli yürütüleceği kademece yerine getirilmesiyle, hizmetlerde etkinlik ve verimlilik amaçlanmaktadır. Özetle subsidiyarite ilkesi, hizmetlerin olabildiği ölçüde halka yakın birimlerce yerine getirilmesini, hizmetlerin etkinlik ve verimliliği sağlayan kademeler tarafından yerine getirilmesini ve halkın karar mekanizmalarına katılımının artırılmasını içermektedir.

Günümüzde bir yandan yönetim anlayışında değişimler yaşanırken, diğer yandan kalkınma anlayışında da değişimler yaşanmaktadır. Bu değişim sürecinde, merkezi yönetimin aktif rol oynadığı geleneksel, bürokratik ve merkeziyetçi kalkınma modellerinden, yerel ve bölgesel aktörlerin belirleyici olduğu halkın katılımına dayanan kalkınma modellerine bir yönelim bulunmaktadır. Küreselleşme sürecinin etkisiyle oluşan bölgeselleşme ve yerelleşme süreçlerinin etkisiyle biçimlenen “ yeni bölgecilik ” anlayışı, bölgeler arasında karşılıklı etkileşim ve işbirliği bağlamında, bölgelerin rekabet güçlerini arttırmasını hedeflemektedir. Bu kapsamda geliştirilecek bölgesel kalkınma stratejilerinin; her bölgenin sosyo-ekonomik özelliklerini, ekonomik performansını ve potansiyelini dikkate alan ve bu potansiyeli harekete geçirecek, içsel büyümeyi teşvik edecek, dengeli kalkınmayı ve tam istihdamı sağlayacak ve göçleri azaltacak biçimde olması beklenmektedir. Yeni kalkınma anlayışı, karşılıklı bağımlılık, öğrenen bölgeler, öğrenen kentler, sosyal sermaye ve rekabet gibi kavramları ön plana çıkarmaktadır. Yeni süreçte bilgi ve teknoloji, kalkınmaya yön veren en önemli unsurlar olmaktadır. Bu bağlamda ARGE etkinlikleri önem kazanmaktadır. ARGE etkinliklerinin rekabet avantajı sağlayabilmesi için yerel birimlerin, üniversiteler, teknoparklar ve araştırma kurumları ile işbirliği sağlaması gerekmektedir. Nitekim bu etkinliklerin yerel ve bölgesel düzeylerde daha başarılı bir biçimde yürütüleceği düşünülmektedir. Ayrıca yerelin küçük ve esnek yapısı nedeniyle değişimlere kolayca ayak uydurabilmesinin bir avantaj olduğu varsayılmaktadır. Yerel düzeyde ortaya konacak bilgilerin, yerelin potansiyeline dayalı kalkınma ve rekabet stratejilerinin geliştirilmesinde önemli olduğu ileri sürülmektedir. Yeni kalkınma anlayışında bilgilerin ve stratejilerin oluşturulmasında, halkın katılımı büyük önem taşımaktadır.

Özetle günümüzde, yeni kalkınma anlayışı bağlamında, bölgelerin kalkınma sürecinde kendi üstünlüklerini ortaya çıkaracak bilgi teknolojilerinin sunduğu olanaklarla küresel anlamda rekabet edebilmesine yardım edebilecek kalkınma modelleri ön plana çıkmaktadır. Bu yeni kalkınma anlayışının ve modellerinin uzantıları olarak, bölgesel kalkınma kurumları gündeme gelmektedir. Bu kurumların yerel ve bölgesel potansiyeli harekete geçirecek, bütünleşik kalkınma ilkesini hayata geçirecek, sürdürülebilirlik ve katılımcılık ilkelerini benimseyecek niteliklerde olması beklenmektedir. Bu bağlamda kalkınma kurumlarının temel işlevi, bölgeye özgü kalkınma stratejisinin geliştirilmesidir.  Bölgesel Kalkınma Ajansları, yukarıda belirtilen ilkeler ve uygulamalar açısından dikkate değer kurumlardan birisi olarak gündeme gelmektedir.

B. KAVRAMSAL OLARAK KALKINMA AJANSLARI

II.Dünya Savaşından sonra bölgesel farklılıkların belirginleşmesiyle birlikte, bölgesel gelişmenin öneminin arttığı görülmektedir. Bölgesel gelişmenin öneminin artmasına paralel olarak bölgesel kalkınma ajansları, bölgesel kalkınmanın önemli bir aracı haline gelmiştir. Dünyada ilk bölgesel kalkınma ajansı 1933 yılında ABD’de kurulan    “ Tennesee Valley Authority ”  dir. 1950’li yıllarda Kuzey Amerika Ülkeleri, Avusturya, Fransa, İrlanda ve Belçika’da; 1960 ve 1970’lerde ise, Almanya, İngiltere, İtalya ve Hollanda’da kurulmuşlardır. Avrupa Birliğinde ise, bölgesel kalkınma fonları sayesinde bölgesel kalkınma ajanslarının sayısı ve etkinlikleri hızla artış göstermiştir. 1980’li yıllarda Yunanistan, İspanya, Danimarka ve Finlandiya; 1990’lı yıllarda ise Bulgaristan, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya ve Portekiz’de bölgesel kalkınma ajanslarının kurulduğu görülmektedir.

 AB, kalkınma ajansı uygulamasına özel bir önem vermekte aday ve üye ülkelere bölgesel politika açısından bir model olarak önermektedir. AB’nin bölgesel politikalarının yürütülmesi ve bölgesel kalkınma fonlarının kullanılması amacıyla bölgesel kalkınma ajansları tüm AB ülkelerinde ve aday ülkelerde kurulmuştur. AB’ ye üye ve aday ülkeler arasındaki gelişmişlik farkları bu ajanslar yoluyla giderilmeye çalışılmaktadır. Bu bağlamda, AB’nin kalkınma anlayışının, bölgesel rekabete dayalı bölgesel kalkınma anlayışı olduğu söylenebilir.  Bu bölgesel kalkınma anlayışında, kalkınma etkinlikleri sadece bölgeler arası dengesizlikleri gidermeyi amaçlamamakta, aynı zamanda kalkınmanın bölgeler arası rekabeti sağlayarak, bölgenin küresel ekonomi içinde yer almasını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu yeni kalkınma anlayışında, bölgesel kalkınma ajansları önemli bir kurumsal yapı olarak önem kazanmaktadır.


Bölgesel kalkınma ajansları, yerel ve bölgesel kuruluşların dışında olmak kaydıyla, kamu tarafından finanse edilerek kalkınmayı sağlamak amacıyla oluşturulan bölgesel kuruluşlardır. Bölgesel kalkınma ajansları farklı ülkelerde farklı yapılarda örgütlenseler de, hedeflerinin bir birlerine yakın oldukları görülmektedir.
·         Bölgenin yeni yatırımların odak noktası olması için, bölgenin tanıtımının yapılması;
·         Bölgenin rekabet gücünün arttırılması;
·         Yabancı yatırımcıların bölgeye çekilmesi;
·         Bölgeyle ilgili olarak yatırımcılara ulaşım, alt yapı, iş gücü v.b konularda bilgi sağlanması ve rehberlik edilmesi.

Bu hedefler bağlamında bölgesel kalkınma ajanslarının beş temel alanda etkinlik gösterdiği görülmektedir:
·         Bölgenin uzun vadeli kalkınma hedeflerinin belirlenmesi;
·         Finansal yardım veya destek sağlanması;
·         Yeni yatırım alanlarının ortaya çıkarılması;
·         KOBİ’lere danışmanlık yapılması;
·         Sosyal yapıdaki gelişmelere katkı sağlanması.

Özetle, bölge kalkınma ajanslarının merkezi ve yerel yönetimlerden bağımsız olarak faaliyet gösteren, bölgenin potansiyellerini harekete geçirerek sosyal, kültürel, ekonomik vb. alanlarda kalkınmayı sağlamayı amaçlayan ve bölgeye özgü politikaları geliştirmekle görevli kurumlar olduğu anlaşılmaktadır. Bölgesel kalkınma ajansları bu görevlerini yerine getirirken, işbirliği ve katılımcılık ilkelerine dayalı stratejik planlama etkinliklerinden yararlanması gerekmektedir.

C. TÜRKİYE’DE KALKINMA AJANSLARI’NIN HUKUKİ VE KURUMSAL YAPISI

Türkiye’de bölgesel kalkınma sorunlarına ilişkin ilk çalışmaların 1960’lı yıllara kadar gittiği görülmektedir. Birinci plandan, sekizinci plana kadar, bölgeler arası gelişmişlik farklarını kapatmayı amaçlayan politikaların ele alındığı görülmektedir. Türkiye’de bölgesel kalkınma ajanslarının kuruluşuna ilişkin çalışmaların, ülkenin AB’ne aday üyeliğinin tescil edildiği 1999 Helsinki Zirvesinden başladığı görülmektedir. Nitekim AB’ne üye olmaya yönelik hedef ve çabalar, Birliğin bölgesel politikalarına uyumu gerekli kılmaktadır. Birlik politikası, bölgesel politikaları gerçekleştirmek amacı ile, bölgesel istatistiklere gereksinim duymaktadır. Türkiye’de Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine uyum amacı ile 28.09.2002 tarih ve 4720 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile ülke genelinde “ İstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması (NUTS ) ” tanımlanmıştır. Kararname’nin 4. maddesinde, “ tüm kamu kurum ve kuruluşlarınca; bölgesel istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması ve bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi gibi çalışmalarda, bu Karar ile belirlenen istatistikî bölge birimleri sınıflandırılması esas alınacaktır ” hükmüne yer verilmiştir.


Kararnameye göre 81 il Düzey III olarak tanımlanırken, 81 il ekonomik, kültürel, sosyal ve coğrafi açılardan benzerliklerine göre 26 adet Düzey II İstatistikî Bölge Birimine ayrılmıştır. Düzey II’ deki birimler, benzer kriterler dikkate alınarak, 12 adet Düzey I İstatistikî Bölge Birimine ayrılmıştır. Düzey II Bölgesel Birimleri bölgesel politikaların oluşturulmasında temel düzey olarak kabul edilmektedir. Düzey I, temel sosyo- ekonomik bölgeler olarak, Topluluk düzeyindeki bölgesel sorunların analizinde kullanılırken, Düzey III’den ise, daha küçük birimler olarak, sorunları tespiti ve bölgesel tedbirlerin alınması amacı ile yararlanılmaktadır.


Kalkınma Ajanslarının Kurulacağı Düzey–2 Bölgeleri:

TR10: İstanbul
TR21: Edirne, Kırklareli,Tekirdağ
TR22: Balıkesir, Çanakkale
TR31: İzmir
TR32: Aydın, Denizli, Muğla
TR33: Afyon, Kütahya, Manisa, Uşak
TR41: Bilecik, Bursa, Eskişehir
TR42: Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Yalova
TR51: Ankara
TR52: Karaman, Konya
TR61: Antalya, Burdur, ısparta
TR62: Adana, Mersin
TR63: Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
TR71: Aksaray, Kırıkkale, Kırşehir, Niğde, Nevşehir
TR72: Kayseri, Sivas, Yozgat
TR81: Bartın, Karabük, Zonguldak
TR82: Çankırı, Kastamonu, Sinop
TR83: Amasya, Çorum, Samsun, Tokat
TR90: Artvin, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Trabzon
TRA1: Bayburt, Erzincan, Erzurum
TRA2: Ağrı, Ardahan, Iğdır, Kars
TRB1: Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli
TRB2: Bitlis, Hakkari, Muş, Van
TRC1: Adıyaman, Gaziantep, Kilis
TRC2: Diyarbakır, Şanlıurfa
TRC3: Batman, Mardin, Şırnak, Siirt



Kalkınma ajanslarının kuruluşuna ilişkin düzenleme ise, 25.01.2006 tarihinde kabul edilerek 08.02.2006 tarih ve 26074 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5449 sayılı “ Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun ” ile yapılmıştır. Kanun’un1. Maddesi’nde kanunun amacı “ kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak üzere oluşturulacak kalkınma ajanslarının kuruluş, görev ve yetkileri ile koordinasyonuna ilişkin esas ve usulleri düzenlemek…” olarak belirlenmiştir.

Kanunun 3. ve 4. maddelerinde ise; Ajansların kuruluşu ve genel koordinasyonuna ilişkin hükümler yer almaktadır. Bu hükümlere göre ;

·         Ajanslar, bölgeler esas alınarak, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Ajans merkezinin bulunacağı il, kuruluş kararnamesinde belirtilir.

·         Ajanslar, tüzel kişiliği haiz ve bu Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tâbidir.

·         Ajansların ulusal düzeyde koordinasyonundan Devlet Planlama Teşkilatı sorumludur.
            Devlet Planlama Teşkilatı’nın görev ve sorumlulukları şunlardır:
·         Bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltıcı tedbirleri alır; plânlama, programlama ve projelendirme konularında ajanslara rehberlik ve danışmanlık yapar, plân ve programların uygulanmasını izler ve değerlendirir.

·         Ajansların kurumsal performansları ile yürütülen programların performanslarının ölçülmesine dair usûl ve esasları belirleyerek, bunların değerlendirmesini yapar veya yaptırır.

  • Bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile bunların kullanımına ilişkin usûl ve esasları belirler.

  • Ajanslar arası işbirliğini sağlar ve ortak proje üretimini destekler.

  • Ajansların işlevlerini etkili ve verimli olarak yerine getirebilmesi için merkezî düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlar.

  • Ajansların yıllık çalışma programlarını onaylar.

  • Yönetim Kurulu tarafından, nitelikleri uygun kişiler arasında seçilen ve teklif edilen ajans genel sekreterini onaylar.

  • Plân ve programlara, yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve istihdamına, bütçe ve muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme, değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usûller ile yatırım destek ofislerinin çalışma esas ve usûllerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşünü alarak belirler.

Kanunun 5. Maddesi’nde ise Ajansın görev ve yetkileri tanımlanmıştır.

  • Yerel yönetimlerin plânlama çalışmalarına teknik destek sağlamak.

  • Bölge plân ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı faaliyet ve projelere destek olmak; bu kapsamda desteklenen faaliyet ve projelerin uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek ve sonuçlarını Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına bildirmek.

  • Bölge plân ve programlarına uygun olarak bölgenin kırsal ve yerel kalkınma ile ilgili kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunmak ve bu kapsamdaki projelere destek sağlamak.

  • Bölgede kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen ve bölge plân ve programları açısından önemli görülen diğer projeleri izlemek.

  • Bölgesel gelişme hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olarak; kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek.

  • 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (c) bendi çerçevesinde ajansa tahsis edilen kaynakları, bölge plân ve programlarına uygun olarak kullanmak veya kullandırmak.

  • Bölgenin kaynak ve olanaklarını tespit etmeye, ekonomik ve sosyal gelişmeyi hızlandırmaya ve rekabet gücünü artırmaya yönelik araştırmalar yapmak, yaptırmak, başka kişi, kurum ve kuruluşların yaptığı araştırmaları desteklemek.

  • Bölgenin iş ve yatırım imkânlarının, ilgili kuruluşlarla işbirliği halinde ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtımını yapmak veya yaptırmak.

  • Bölge illerinde yatırımcıların, kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yetki alanına giren izin ve ruhsat işlemleri ile diğer idarî iş ve işlemlerini, ilgili mevzuatta belirtilen süre içinde sonuçlandırmak üzere tek elden takip ve koordine etmek.

  • Yönetim, üretim, tanıtım, pazarlama, teknoloji, finansman, örgütlenme ve işgücü eğitimi gibi konularda, ilgili kuruluşlarla işbirliği sağlayarak küçük ve orta ölçekli işletmelerle yeni girişimcileri desteklemek.

  • Türkiye'nin katıldığı ikili veya çok taraflı uluslararası programlara ilişkin faaliyetlerin bölgede tanıtımını yapmak ve bu programlar kapsamında proje geliştirilmesine katkı sağlamak.

·         Ajansın faaliyetleri, malî yapısı ve ajansla ilgili diğer hususların güncel olarak yayınlanacağı bir internet sitesi oluşturmak.

Kanuna göre ajansların teşkilat yapısı ( madde 7 ) kalkınma kurulu, yönetim kurulu, genel sekreterlik ve yatırım destek ofislerinden oluşmaktadır.

Bölgesel gelişme hedefine yönelik olarak; bölgedeki kamu kurum ve kuruluşları, özel kesim, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel yönetimler arasında işbirliğini geliştirmek ve ajansı yönlendirmek üzere kalkınma kurulu oluşturulur. Kalkınma kurulu, illerin dengeli şekilde temsilini sağlayacak yapıda, en fazla yüz üyeden oluşur. Kalkınma kurulu ajansların danışma organıdır.

Yönetim kurulu, tek ilden oluşan bölgelerde vali, büyükşehir belediye başkanı, il genel meclisi başkanı, sanayi odası başkanı, ticaret odası başkanı ile kalkınma kurulu tarafından özel kesim ve/veya sivil toplum kuruluşlarından seçilecek üç temsilciden; birden fazla ilden oluşan bölgelerde il valileri, büyükşehir belediye başkanları veya büyükşehir olmayan illerde il merkez belediye başkanları, il genel meclisi başkanları ve her ilden birer kişi olmak kaydıyla ticaret ve sanayi odası başkanlarından oluşur. Ancak, birden fazla ilden oluşan bölgelerdeki illerde; ticaret ve sanayi odalarının ayrı ayrı kurulmuş bulunması halinde, yönetim kurulunda yer alacak temsilci Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu tarafından belirlenir. Ajansı, yönetim kurulu başkanı temsil eder. Yönetim kurulunun başkanı validir. Yönetim kurulu ilk toplantısında üyeleri arasından bir başkan vekili seçer.
Birden fazla ilden oluşan bölgelerde yönetim kurulu başkanlığı; ilk yıl ajans merkezi olarak tespit edilen ilin valisi tarafından, müteakip yıllarda illerin alfabetik sırasına göre bölgedeki valiler tarafından birer yıl süreyle dönüşümlü olarak yürütülür. Yönetim kurulu, ajansın karar organıdır.

Genel sekreterlik Ajansın icra organıdır. Genel sekreterliğin ve yatırım destek ofislerinin en üst amiri genel sekreterdir. Genel sekreter yönetim kuruluna karşı sorumludur.

Bölge illerinde, yönetim kurulu kararı ile biri koordinatör olmak üzere, en çok beş uzmandan oluşan yatırım destek ofisleri teşkil edilir. Yatırım destek ofislerinde çalışan uzman personel sayısı, bölge ve ilin ihtiyaçlarına cevap veremez hale geldiği takdirde bu sayı, yönetim kurulu kararı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının onayı ile artırılabilir. Yatırım destek ofisleri görevleri ile ilgili olarak genel sekreterliğe karşı sorumludur. Yatırım destek ofislerinde yatırımcılara sunulan hizmetler tamamen ücretsizdir.

D. TR 41 BİLECİK, BURSA, ESKİŞEHİR KALKINMA AJANSI (BEBKA)

Bursa merkezli Bilecik, Bursa ve Eskişehir illerini kapsayan TR 41 Düzey 2 Bölge Kalkınma Ajansının kurulması  Bakanlar Kurulu’nun 14/7/2009 tarih ve 2009/15236 sayılı kararı ile kararlaştırılmıştır.

BEBKA Kalkınma Kurulu İlk toplantısını 25 Ağustos 2009’da Bursa’da yapmıştır.
Bursa’dan 49 Asil, 3 yedek; Eskişehir’den 29 Asil, 3 yedek; Bilecik’den 22 Asil, 2 yedek üye olmak üzere Toplam; 100 asil 8 yedek üyeli bir kuruldur.

BEBKA Yönetim Kurulu 12 kişiden oluşmaktadır;
3 ilin Valisi, 3 ilin Belediye ve/veya Büyükşehir Belediye Başkanı, 3 ilin İl Genel Meclisi Başkanı, Bilecik ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanları ile Eskişehir Sanayi Odası Başkanından oluşmaktadır.Yönetim Kurulu Başkanlığını ise Ajans Merkezinin bulunduğu İl Valisi Şahabettin HARPUT yapmaktadır.  Yönetim Kurulu Başkanlığı birer yıllık devreler halinde İl valilerince yerine getirilecektir.

E. GENEL DEĞERLENDİRME

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi; Kalkınma Ajansları, ulusal düzeyde DPT koordinasyonunda, kendine özgü teknik ve finansman (bütçe) mekanizmasına sahip, kâr amacı gütmeyen, çabuk karar alıp uygulayabilen, merkezi ve yerel idarelerin dışında, kamu, özel sektör ve STK’ları bir araya getiren, tüzel kişiliği haiz, 5449 sayılı Kanunla düzenlenmemiş işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabi, bölgeler (düzey 2 bölgeleri) esas alınarak Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan teknik kapasitesi yüksek, uygulamacı olmayan, fakat destekleyici, koordinatör ve katalizör olarak faaliyet gösteren kalkınma birimleridir.     

Kalkınma ajansları;
  • Bölgesel gelişme uygulamaları ile bölge planlarının etkinliğinin ve başarısının yükseltilmesini; bölgelerin ülkemizin genel büyümesine, gelişmesine, refahına ve istikrarına katkısının artırılmasını; sosyal uyum ve adaletin güçlendirilmesini ve değişen küresel rekabet şartlarına adaptasyonun hızlandırılmasını sağlayacak,

  • Yüksek nitelikli personeli, esnek kaynak ve istihdam yapısı ile kurum, kuruluş ve şahıslara sağladığı idari, mali, teknik desteklerle başta girişimciler olmak üzere bütün yerel aktörlerin kalkınma çabalarına katılımını teşvik edecek,

  • Sağlayacağı proje ve faaliyet desteklerinde kişi, kurum ve kuruluşların eş finansmana dayalı ortak proje üretme ve yönetme kültürü ve yeteneğini geliştirecek; sahiplenme ve işbirliği duygusunu güçlendirecek; bölgenin girişimcilik potansiyelini harekete geçirecek ve sürekli olarak yükseltecek,

  • Yerel potansiyeli, dinamikleri, özgünlükleri, kaynak ve imkânları ortaya çıkararak harekete geçirecek ve ulusal, uluslararası pazarlarda ekonomik, sosyal, kültürel birer değer haline dönüştürecek;

  • Sonuç olarak, hem ulusal, hem de bölgesel-yerel düzeyde başta istihdam ve gelir olmak üzere ekonomik ve sosyal göstergelerin iyileştirilmesine, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılmasına ve dolayısıyla ülkenin genel refahının artırılması ve istikrarının pekiştirilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder